KENDİ ÜLKESİNDE BİR AJAN: VATAN HAİNLERİ

Yüzyıllardır bizi kardeşlerimizden, eşimizden, dostumuzdan ayırmak için bin bir yolu denedi insanlıktan, haktan, hukuktan anlamaz bölücü gizli güçler. Asıl amaç ülkede kaos ortamı oluşturmak ve nemalanmak.

Bazıları illüminati, masonlar, siyon gönüllüleri felan diyor; bazıları bunlardan daha büyük ve gizli olanlarını dile getirdi. İsmi geçen bu örgütlerin de dahil olduğu daha büyük bir örümcek ağına sahip bir yapılanma olduğunu da dile getirenler az değil. Hemen hemen bütün dünya devletlerinde etkili olan, belli sembolleri, simgeleri, figürleri kullanan bu örgütler siyaset, sanat, spor, medya, bürokrasi gibi daha birçok alanda üst makamlara kadar yerleşip etkinlik göstermektedir. Bulundukları devletin kritik noktalarında üyelerini veya adamlarını kullanarak istediklerini uyguluyorlar.

Düşünsenize medya kanalını kullanarak bir ajanlarını magazinsel duyarlılıkla halkın gözüne girmesini, sempati kazanmasını sağlayarak cumhurbaşkanı, başbakan, milletvekili… seçtirdiklerini. Biz bize iyi görünen birini sevip oy/destek verirken onlar ise gizli yapılanmalar adına faaliyet gösteriyor. Bundan daha vahim ne olabilir ki? Bu sorunun cevabını en son vereceğim.

Bu kişiler girdikleri kurumlarda kısa süreliğine kalmıyor. Bazıları ya ölünce ya da miadı dolduğunda yenileri gelince oradan ayrılıyor. Yani örgüt kök salıyor o kurumda. Burada kaldığı sürece de kendi gibi diğer ajanları da bu kuruma yerleştiriyor. Ve kuruma ait yasaları, kanunları, yürütmelikleri, maddeleri, tüzükleri değiştiriyor.

Öyle zekice, kurnazca, çalışmışlar ki başka kişiler bu kuruma giriş yapamıyor. Eğer bulundukları kuruma yeni bir üye gelmesi gerekiyorsa yetirtirmiş oldukları ajanları bu boşalan makamlara yerleştiriyorlar. Bu kurumlar ise görünürde pasif ama aslında ülkenin en etkili kurumlarından biri oluyor.

Peki bu çarka nasıl çomak sokacağız. Pek kolay değil bu tabi. Yıllarca yerleştirilen elemanlar, yapılan kanunlar, yasalar bir çırpıda bozulmaz. Çarkların dişlerini görmek gerek ilk önce. O kurumun yanlışlığını, hata yapmasını, yaptığı hataların etkisini kamuoyuna ifşa etmek lazım. O kurumda görev yapan kişilerin takibini yapmak ve bu takip sırasında yapacağı hatalardan dolayı bunları mahkûm etmek gerekir. Kuruma yerleşme imkânı olan gerçek vatansever kişiler yetiştirilmelidir. Kendi ülkesinde kendi kurumuna girmek için kurnaz olmalı oyun kurulmalıdır. Tabiri caizse Yavuz Sultan Selim Han gibi düşmanın arasına girmeli fakat asla fark ettirilmemelidir. Kale içerden fethedilmelidir. Oraya giren gerçek vatansever kişiler devlet, millet düşmanı ajanlardan daha çok titiz çalışmalıdır. Sırtını haktan başkasına dayamamalıdır.

Diğer kişilerde birer birer bu kurumlara böyle girmelidirler. Oyun kuralına göre oynanmalıdır. Kendi gibi olan kişiler bu kurumda söz hakkı elde etmeye başlayınca yumruğu masaya vurup hakkı söylemelidir.

Gelelim sorumuzun cevabına; insanı asıl derinden yaralayan ise kardeşimiz dediğimiz, güvendiğimiz bunlardan yanlış gelmez bize dediğimiz, aynı safta namaz kıldığımız, aynı safrayı paylaştığımız insanların yaptıkları oluyor. İşte işimiz burada gerçekten zor. Gerçek paralel yapıyı görmezden gelip hak yolunda koşanları karalayan kardeşlerimizden başka kimse bizi derinden üzmez.