KÜRDİYE CUMHURİYETİ
- Savaş Barha
- 26 Şub 2012
- 3 dakikada okunur
İnsanlar yaşamak için hep bir topluma gerek duymuştur. Yaşamını devam ettirebilmek için nasıl ki yemek, içmek gibi ihtiyaçlarını sağlaması gerekiyorsa bir toplumsal yapı içerisinde de yaşamak, sosyalleşmek zorundadır. Bu ihtiyacını gidermek için de yapması gereken birçok iş vardır.
Önce aile kurumunu oluşturmalıdır. Kendi gibi düşünen, kendi kültürüne sahip bir kişi ile hayatını birleştirir(Genel olarak). Zamanla bu aile genişleyerek çocukları olur. Daha sonra bu aile başka ailelerle ilişkiler kurarak kaynaşır ve küçük bir toplum oluşur. Çoğu zaman bu küçük toplum sadece aynı düşünce yapısına sahip gruplardan, ailelerden meydana gelir. Zaman içerisinde bu küçük toplumda büyük bir nüfus artışı olur. Bazen de nüfus azalır. Ya coğrafi koşullar ya da hastalık veya yaşam şekli sebebiyle nüfus artış oranları artar. Bazen tam tersi bir durum oluşur. Nüfus azalır yahut çok az bir artış oranı ile artar. Şimdi iki farklı etnik kökenin nüfus artış oranına bakalım; Son yıllarda Türkiye’de yapılan nüfus sayımlarına göre; Türklerin nüfus artış oranı azalmakta, Kürtlerin nüfus artış oranı ise giderek artmaktadır.
Bu nüfus artış oranlarını 2050 – 2060 yıllarındaki oluşacak Türk-Kürt nüfus oranlarına göre hesapladığımızda Türkiye’deki Kürt nüfusu Türk nüfusunu geçecektir. Yani Türkler azınlık durumuna düşecektir. Bu nüfus değişikliklerinin sebepleri araştırıldığında ise Türk ailelerinin batı hayranlığı ile yaşam şekillerini belirlediklerini,iş hayatına aile hayatından daha fazla önem verdiklerini görülüyor. Türk kadınlar çocuk yapmayı kariyerlerinin önünde bir engel olarak görüyor. Ve kedi köpek gibi ev hayvanlarını besleyerek kısmen de olsa çocuk sevgilerini tatmin etmeye çalışıyorlar.Bazı Türk aileleri ise sadece 1 veya 2 çocuk yapıyor. Bu durum da Türk ailelerinin nüfus artış oranını etkiliyor.
Kürt ailelerinim yapısına baktığımızda ise Kürt kadınlar çalışmadıklarından dolayı çocuk yapmamak için kariyer, iş hayatı gibi mazeretleri yok.Zaten Kürt kadınları da çocukları çok çok sevdiği için çocuk yapmamayı düşünmüyorlar. Ayrıca çocuk bereketi ile birlikte gelir düşüncesi hâkimdir Kürt ailelerinde.Şimdi farz edelim ki 2060 yılındayız. Türkiye’nin nüfusu yaklaşık olarak 125 milyon civarında olacaktır. Nüfus artış oranlarına göre hesaplama yaptığımızda Türklerin nüfusu 55 milyon kişi Kürtlerin nüfusu ise 70 75 milyon kişi olacağı görülüyor. Yani 40 50 yıl sonra nüfus çoğunluğu Kürtlere geçecektir. Azınlık durumuna düşecek olan Türklere, Kürtler tarafından geçmişte kendilerine yapıldığı gibi bazı kısıtlamalar getirildiğini düşünelim;
•Kamu kurum ve kuruluşlarında Atatürk’ün resmi kaldırılsın, heykelleri yıkılsın, adı yasaklansın, sözleri tüm kitaplardan silinsin.
•Türkçe konuşmak yasaklansın.
•Okullarda Türk çocuklarına zorla Kürtçe öğretilsin ve Kürt oldukları söylensin.
•Resmi dil Kürtçe olsun.
•Devletin adı ”Kürdiye Cumhuriyeti” olsun.
•Kürt Tarih Kurumu oluşturulsun.
•TSK tasfiye edilip yerine Kürt Silahlı Kuvvetleri kurulsun.
•Herkesin mecbur almak zorunda olacağı kimliklerinde Türk isimleri yasaklansın.
•Türklerin yaşadığı mahallelerde kahveler bombalansın, her gün birkaç Türk genci öldürülsün.
•Kürdiye Cumhuriyeti Sağlık Bakanlığı tarafından Türk kadınlarına ve Türk erkeklerine ”Kızamık Aşısı” adı altında kısırlaştıran özel aşılar yapılsın.
•Türklerin atalarının yaşadığı yerlerde barajlar kurulsa, bütün eserleri sular altında kalsın.
•Milli benlikleri yavaş yavaş kaybolsa.
•Türk çocuklarının da yaşadığı okullarda her sabah ”Ne Mutlu Kürdüm” diye bir ant okunsun.
•Kürtlerin büyük atalarına ve liderlerine ”Atakürt” denilsin.
•Devleti Atakürt’ün İlke ve İnkîlapları’na göre yönetsin... vs. vs. vs. Eğer şuan ki nüfus artış oranlarını değiştirecek herhangi bir değişiklik olmazsa ve 2060’lı yıllarda Kürtler devlet yönetimini demokratik bir şekilde elde edip bu saydıklarımı yapmaya başlarsa ve teker teker hayata geçirirse Türkler o zaman ne yapacak. Bu yapılanlara boyun mu eğecekler, her denileni eyvallah mı diyecekler; yoksa bir isyan kıvılcımı ile eline silah alıp hak mı arayacaklar. Hayatın her alanında empati kurmak gerekir diye düşünüyorum. Bizim başımıza gelmesini istemediğimiz bir şeyi başkaları için de istememeliyiz. Bizler bu ülkenin, bu toprakların evladıyız. Vatanımız bizim evimiz. Ve bizler bu evin çocuklarıyız. Bazen aramızda küslük, dargınlık, kırgınlık olabilir. Gün gelir kavga ederiz; ama kalkar yine barışırız. Evimize başka insanların girmesine izin vermemeliyiz. Bizim sorunlarımıza karışmalarını engellemeliyiz. Ailemiz arasında olan meseleleri dışarı çıkarmamalıyız. Aksi takdirde başkaları aramıza nifak tohumları eker ve sittin sene birlik beraberlik içinde yaşayamayız. Hep gözümüzü kan bürür. ”Kardeşim” dediğimiz kişilerin canını isteriz. Hem dünyayı hem de ahireti kaybederiz.







Yorumlar