SAMSUN'A ÇIKIŞTAKİ VİZE KİMDEN?
- Savaş Barha
- 4 Mar 2012
- 2 dakikada okunur
Güncelleme tarihi: 8 May
Gelin hep beraber tarihimizle yüzleşelim. Her şeyi konuşup tartışalım. Âmâ öyle kuru kuru bir tartışma olmasın bu. Düşüncelerimiz kavga etsin, gürültü patırtı eşliğinde birbirini dövsün. Kulaklarımızda bitmek tükenmek bilmeyen ‘’çın’ ’lamalar meydana gelsin. Öyle gerçeklerden bahsedelim ki şakağımıza tokat yemiş gibi olalım. Başımızın beton duvarlara ‘’tos’ ’lamasıyla sarsılan vücudumuz gibi Fikirlerimiz sarsılsın, yer yerinden oynasın. Tabularımız yıkılsın. Kendimize ait gerçeklerin yanlışlığından şüphe edecek hale gelelim. Nezih Uzel’in,22 yıl önce yaptığı bir habere göre, 1972 yılında İngilizlerin istihbarat dairesi başkanı Yüzbaşı Bennett, İngilizlerin, Mustafa Kemal’im ‘millî hareketi’’ başlatmak üzere Anadolu’ya gittiğinin farkına varmalarına rağmen engel olmadıklarını söylemiştir. Yani denebilir ki; Samsun’a çıkışta İngiliz vizesi verilmiştir. Şimdi bazı kafalarda soru işareti oluşmadı ise onlar için bu yazı burada bitmiş demektir. Meyve sularını çerezlerini alıp dizilerini izlemeye devam edebilirler. Olayın gerçek olabilirliğini düşünenler için bu bilgileri paylaşan kişinin Kazım Karabekir’in merhum damadı Prof. Faruk Özeren’in olduğunu söylemekte fayda var. Böylece Mustafa Kemal’in İstanbul’dan kaçarak resmi bir görevlendirme ile en önemlisi İngilizlerin verdiği onay ile Anadolu’ya gittiğini öğrendik. ‘’Bir kişiyi tarih üstü bir şahsiyet yapmaya, onu her bakımdan haklı çıkarmaya çalışmaya çalışan bir anlayışın,1945 öncesi İtalya ve Almanya’sındaki tarihçilikten pek farkı kalmıyor.’’ ¹Kazım Karabekir’in yazdığı kitapları, Ali Fuat Cebesoy’un hatıralarına rağmen halen 1927’deki anlayıştayız. Kazım Karabekir; ‘’19 Nisan 1919’da Trabzon’a çıktım. Doğu’daki vaziyet şöyleydi…’’ diyordu. Mustafa Kemal Nutuk’a başlarken, ‘’19 Mayıs 1919’da Samsun’a çıktım.’’ diye yazmıştı. Kazım Karabekir’in, buna ‘’meydan okuma’’ derecesindeki o cümlesinin devamı ise; ‘İstanbul’a döndüğümde herkesi çok umutsuz gördüm. Arkadaşım İsmet (İnönü) “Bu iş bitti Kâzım, gidip çiftlik satın alalım, sen Kâzım Ağa ol, ben İsmet Ağa olayım.” diyordu. Mustafa Kemal’le Şişli’deki evinde görüştük. Hastaydı. İstanbul’da kalmanın tehlikeli olduğunu ve bir an önce Doğu’ya gidip oranın hırpalanmamış kolordusuyla ve mert halkıyla el ele verip istiklal mücadelesini başlatalım dedim. Fakat o sırada Paşa’nın aklı İstanbul’da kalıp kabineye bakan olarak girmekteydi. Bana “Bu da bir fikirdir” dedi. Ben de ona “Fikir değil, karardır” dedim. Ve en kısa zamanda bir yolunu bulup Doğu’ya gideceğimi, gelmesi halinde kendisini başkomutan olarak karşılayacağımı söyledim. Bana “İyi olayım, düşünürüz” diye cevap verdi. Ben de tayinimi Erzurum’a çıkartarak 12 Nisan 1919 günü “Gül cemal” vapuruyla İstanbul’dan vapurla yola çıktım. 17 Nisan’da Samsun’a, 19 Nisan’da da Trabzon’a çıktım. Oradaki Muhafaza-i Hukuk ve Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti üyeleriyle görüşerek Erzurum Kongresi’nin yapılmasına karar verdik ve Mustafa Kemal Paşa’yı davet ettik. Başlangıçta Erzurumlular Mustafa Kemal’e güvenmedikleri için onu kongreye almak istemediler ve benden güvence istediler. Ben de hem kendilerine güvence verdim hem de huzurumda Paşa’ya yemin ettirdim. Kemal Paşa’nın Erzurum Kongresi’ne katılmasının önünü açtım.’’ şeklinde devam ediyor. Mustafa Kemal yerine Kâzım Karabekir Kurtuluş savaşından sonra başa gelseydi, herhalde 19 Mayıs değil de 19 Nisan’ı İstiklâl Savaşı’nın başlangıcı olarak bilecektik. Bandırma vapurunu hiç tanımayacak Gül Cemal’i hatırlayacaktık. Her yıl yapılan devasa (!) gösterileri de Samsun da değil Trabzon’da yapardık. …Şimdi biraz da olsa zihinler ısınmaya başladı sanırım. Beynin içinde bulunan yumruklardaki kemik çıtlamalarının sesini duyar gibiyim. Fikir alışverişleri (kavgaları) ortalığı toz duman edecek. Daha güzeli de bu ya zaten. Bizler (!) bugüne kadar evin sadece bir odasına ışık vermişiz. Diğer odalara bakmamışız, aydınlatmamışız. Ne elektrik bağlatıyoruz ne de bağlanmasına izin veriyoruz. Böyle olunca o evin hepsini temsil ettiğimizi nasıl söyleyebiliriz. Artık evin tüm odaları aydınlatılsın, herkes konuşsun, derdini, sıkıntısını söylesin. Çocuklarımız tarihimizi öğrensin.







Yorumlar