TOPLUM ve ELEŞTİRİ
- Savaş Barha
- 25 Mar 2012
- 2 dakikada okunur
Bilim, teknoloji, sanat, sinema, siyaset, hukuk, demokrasi, yönetim tarzı, hak ve hürriyetler, hayal dünyası, düşünce ufku… hep felsefe sayesinde gelişmiştir. Filozoflar, düşünürler, aydınlar hep sorular sorarak, eleştirerek yaşadıkları çağı geliştirmeyi ve anlamayı amaç edinmişlerdir. Varlık nedir? Ahlâklı bir hayat neye dayanır? İnsan bilgisinin kaynağı ve değeri nedir? Tabiat hangi güçlerin etkisindedir ve nasıl oluşmuştur? Devlet ve toplum nedir? Güzellik ve sevgi ne demektir? İnsanın doğası nedir? Toplum neden olduğu biçimde yapılaşmıştır? Toplumlar neden ve nasıl değişir?…Gibi sorular hep bu gelişme aşamasında bir basamak olmuştur. Platon; ‘’İdealar Âlemi’’nin olduğunu, görünen maddenin, idealar âleminden bir yansıma olduğunu söylerdi. Yani, asıl olan ruhtu ona göre. Beden ise o ruhun dünyadaki bir yansımasıydı. Platon’un öğrencilerinden olan Aristo ise, ‘’Ruh ve bedeni iki ayrı gerçeklik olarak değil, tek bir cevher olarak ele almak gerekir.’’ derdi. Öğrencisi olmasına rağmen hocasını eleştiren bir düşünür olan Aristo’nun ortaya attığı bazı fikirler, sorduğu sorular günümüzde halen tartışılır bir durumdadır. Ve yıllarca tartışılacaktır belki de. İnsanoğlunun içindeki ‘’bilmek’’ arzusu; hep soru sormayı, eleştirmeyi, gerçeğe ulaşmayı bir hedef haline getirmiştir. İlk insandan günümüze kadar bu hep böyle devam edegelmiştir. İstanbul’un Fethi sonucu ile Avrupa ya kaçan bilim adamları kiliseyi ve krallığı eleştirerek Rönesans ve Reformu gerçekleştirmişler. Bu da yine insanın içindeki ‘’bilmek’’ arzusu sebebiyledir. Acaba kilise bize doğruyu mu söylüyor. Ya söyledikleri gerçek değilse. Krallar şatolarında gününü gün ederken halk neden aç? soru işaretleri insanların kafalarının içini kemiriyordu. Bir işkence halini alan bu insan psikoloji artık dayanılmaz bir hal alıp tepki vermelerini sağladı. Bu tepki ise sorgu ve eleştiri sayesinde oluşmuştu. Daha sonra görüldü ki krallıklar yıkıldı, kiliseye güven azaldı, yeni yeni coğrafi yerler bulundu, ezilen, hayatı köleleşen halkın ekonomik seviyesi yükselmeye başladı, burjuva sınıfı yıkıldı. Ve dünyaya yeni bir düzen geldi. Yeni yeni düşünce akımları oluştu, kilometrekarelerce ülke toprakları bölündü, aynı düşünce yapısına sahip kişiler grup halinde başka yerlere dağıldı. İnsan fıtratında yer alan sorgulamak, eleştirmek, öğrenmek… gibi sebeplerle toplum da değişti. Gelişmek için çok çok okumak gerektiği anlaşıldı. Okumanın, bireyde ve düşüncelerde ‘’bilmek’’ arzusunun zorlaması ile eleştirel bakış açısı kazandırdığı kanısı güç kazandı. Toplumun ve insanlığın ilerleyebilmesi, gelişebilmesi, daha aydın bir düşünce anlayışı oluşturması için eleştirmenin gerekli olduğu anlaşıldı.







Yorumlar